Türkiye’nin, Marmara Bölgesinin ve İstanbul’un gerçeğidir deprem. 17 Ağustos 1999’un üzerinden 20 yıldan daha fazla bir zaman geçmesine rağmen, yeterli bir dönüşüm gösteremediğimizin hem bireysel, hem de kamu birimleri olarak farkındayız.

Vasat iş yapma alışkanlıklarımız, deprem başta olmak üzere tüm acil durumların değerlendirilmesinde, planlanmasında, koordinasyonunda ve acil durum sonrasında yapılması gereken çalışmalarımızda, kendisini açık bir şekilde göstermektedir.

Türkiye ekonomisinin ayakta kalmasını sağlayan işletmeler, mesai saatleri içerisinde bir deprem veya acil durum yaşanması durumunda, sorumluluklarının ne denli önemli olduklarını bir kez daha anlıyorlar.

İşyerinde Acil Durumlar Hakkında Yönetmelik gereği;

• Matbu hazırlanan acil durum planları,
• Herhangi bir kıstas belirlenmeden seçilen yangınla mücadele, ilkyardım, arama – kurtarma/tahliye ekipleri,
• Acil durum planlarına bağlı olmadan ve konu ile ilgisi çok az olan kişilerce verdirilen eğitimler… Ve bunun gibi birçok durum maalesef kağıt üzerinde kalarak gündemden uzaklaşıyor.

Yeni bir acil durum ortaya çıktığında ise konu kaldığı yerden tekrar ortaya çıkıyor.

İşletmeler için ilk adım ise, yönetimlerinin de içinde bulunduğu bir acil durum koordinasyon ekibi kurulmasından geçiyor.

Kurulan bu ekip kendisi ya da dışarıdan davet ettiği danışmanlar vasıtasıyla, işyerlerinde bulunan acil durum tehlikelerinin fotoğraflarını çekip,
kendi işletmelerine özgü bir plan oluşturması gerekmektedir.

Hazırlanan bu plan; acil durum yöneticileri ve ekipleri başta olmak üzere, tüm çalışan personele periyodik aralıklarla düzenlenen eğitimler ya da bilgilendirmeler ile uygun şekilde aktarılmalıdır.

Eğitimler ve bilgilendirmelerin ise, acil durum planlarında yer alan senaryolara uygun, ciddi olarak planlanmış, tüm birimlerin katıldığı
tatbikatlar
ile yılda en az bir defa desteklenmesi gerekmektedir.

Yeni bir acil durum ile karşılaşmadan, planlarınızı gözden geçirmeniz dileğiyle…

Ersin DOĞAN
İş Güvenliği Uzmanı
Temel Afet Bilinci Eğitmeni - AFAD